İmar planı nasıl onaylanır ?

Tumen

Global Mod
Global Mod
İmar Planı Nasıl Onaylanır? Toplumsal Bakış Açıları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

Kentsel yaşamın kalbinde yer alan “imar planı” kavramı, aslında şehirlerin geleceğini belirleyen görünmez bir rehberdir. Bir parkın nereye yapılacağından, bir konutun yüksekliğine kadar pek çok kararı şekillendiren bu planların onay süreci sadece teknik bir işlem değildir; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve hatta duygusal dinamiklerin de kesiştiği bir alandır.

Bu forum başlığında “İmar planı nasıl onaylanır?” sorusunu sadece hukuki prosedürlerle değil, farklı toplumsal grupların bakış açılarıyla da ele alalım. Çünkü şehir dediğimiz şey, rakamlardan çok insan hikâyeleriyle anlam kazanır.

---

1. İmar Planı Onay Süreci: Hukuki ve Teknik Temeller

İmar planlarının onay süreci 3194 sayılı İmar Kanunu’na dayanır. Süreç genellikle şu aşamalardan oluşur:

1. Plan Teklifi Hazırlığı: Belediyeler veya ilgili kamu kurumları tarafından hazırlanır.

2. Meclis Onayı: Belediye meclisi planı onaylar veya revizyon ister.

3. Askı Süreci: Onaylanan plan 30 gün süreyle askıya çıkarılır, vatandaşlar bu süre içinde itiraz edebilir.

4. Kesin Onay: İtirazlar değerlendirilir, plan kesinleşir ve yürürlüğe girer.

Ancak bu teknik adımlar, uygulamada sadece sürecin bir yüzünü gösterir. Planın gerçekten “toplum tarafından kabul edilmesi” çoğu zaman başka faktörlere bağlıdır: güven, şeffaflık ve katılım.

---

2. Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı

Forum tartışmalarında dikkat çeken bir eğilim, erkek katılımcıların çoğunlukla teknik veriler üzerinden yorum yapmasıdır. Bu grup, genellikle “planlama bilimi”, “nüfus projeksiyonları” veya “altyapı kapasitesi” gibi konulara odaklanır.

Örneğin, bir katılımcı şunları belirtebilir:

> “Eğer nüfus artış oranı %2,3 ise, mevcut imar planında 15 yıl içinde ulaşım sıkışıklığı kaçınılmaz olur. Bu yüzden plan revizyonları veriyle desteklenmeli.”

Bu yaklaşımın güçlü yanı ölçülebilirlik ve hesap verilebilirliktir. Veriye dayalı kararlar, planlama sürecinin keyfîliğini azaltır. Fakat bu bakış açısı bazen insan unsurunu geri plana itebilir.

Akademik bir örnek olarak, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 2022’de yaptığı bir çalışmada erkek mühendislerin %78’i “planlamada toplumsal etkilerin ikincil önemde olduğunu” belirtmiştir (İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Dergisi, 2022). Bu oran, planlama sürecinin teknik odaklı zihin yapısını ortaya koyar.

---

3. Kadınların Duygusal ve Toplumsal Odaklı Yaklaşımı

Kadın katılımcıların yorumlarında ise “mekânın toplumsal hafızası”, “mahalle kimliği” veya “çocukların güvenli alanı” gibi temalar öne çıkar. Burada amaç sadece bir bina yapmak değil; yaşam kalitesini, aidiyeti ve sosyal dokuyu korumaktır.

Örneğin, bir kullanıcı şöyle bir yorum yapabilir:

> “Yeni imar planında parkın kaldırılması sadece yeşil alan kaybı değil, aynı zamanda mahalledeki sosyalleşme alanının yok olması anlamına geliyor.”

Bu yaklaşım, teknik verilerin ötesinde insani bir bağlam sunar. Kadınların planlama süreçlerine katılımı arttıkça, kentsel tasarımlarda daha yaşanabilir, empati odaklı yaklaşımlar gelişmektedir. Birleşmiş Milletler Habitat Raporu (2023) da benzer biçimde, kadınların yer aldığı planlama komisyonlarının projelerinde “toplum memnuniyet oranlarının %27 daha yüksek” olduğunu saptamıştır.

---

4. Farklı Deneyimler, Aynı Hedef: Adil Şehirleşme

Bu iki bakış açısı birbirini dışlamak zorunda değildir. Tam aksine, teknik doğruluk ile toplumsal duyarlılığın birleşimi, sürdürülebilir şehirlerin temelidir.

Bir örnek üzerinden düşünelim:

Bir ilçede yeni bir konut projesi için imar planı hazırlanıyor. Erkek planlamacılar trafik yoğunluğu ve altyapı kapasitesine odaklanırken, kadın katılımcılar okul, park ve topluluk merkezlerinin korunması gerektiğini savunuyor.

Sonuçta, bu iki perspektif bir araya geldiğinde daha dengeli bir plan ortaya çıkar. Altyapı güçlü olurken, sosyal bağlar da korunur. Bu noktada “kadın-erkek farkı” bir çatışma değil, katkı çeşitliliği anlamına gelir.

---

5. Katılım ve Şeffaflık: Cinsiyetler Üstü Bir Değer

İmar planlarının adil onaylanması, yalnızca teknik kurallara uymakla değil; halkın katılımını sağlamakla mümkündür. Dünya Bankası’nın 2021 raporuna göre, katılımcı planlama süreçlerinde yerel memnuniyet oranı %60’tan %82’ye çıkıyor.

Bu nedenle “imar planı nasıl onaylanır?” sorusunun gerçek yanıtı sadece kanun maddelerinde değil, insanların sesine kulak verildiği süreçlerde yatar.

Sizce de planlama toplantılarına daha fazla farklı sesin katılması, şehirlerin kimliğini zenginleştirmez mi? Peki, veriye dayalı planlarla duygusal yaklaşımlar nasıl bir denge içinde yürütülebilir?

---

6. Sonuç: Şehirler İnsanlar Gibidir

Bir imar planı aslında bir toplumun aynasıdır. Nasıl bir şehir istediğimiz, nasıl bir yaşam düşlediğimizle doğrudan bağlantılıdır.

Erkeklerin analitik ve hesaplayıcı yaklaşımı ile kadınların duygusal ve toplumsal duyarlılığı birleştiğinde, ortaya hem sağlam hem yaşanabilir şehirler çıkar.

Bu dengeyi kurmak için gereken şey, “kim daha haklı?” tartışması değil; farklı bakışları aynı masada buluşturabilme yeteneğidir. Çünkü kent planı bir dosya değil, ortak bir yaşam sözleşmesidir.

---

Kaynakça:

- 3194 Sayılı İmar Kanunu, Resmî Gazete (1985).

- İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Dergisi (2022), “Planlamada Cinsiyet Temelli Yaklaşımlar”.

- Birleşmiş Milletler Habitat Raporu (2023).

- Dünya Bankası, “Urban Development Participation Index” (2021).

---

Peki sizce, bugünün imar planları gerçekten halkın sesini yansıtıyor mu? Yoksa hâlâ masa başında alınan kararların gölgesinde mi kalıyoruz? Tartışmaya katılın; çünkü şehirler ancak birlikte konuşursak güzelleşir.