Denemeden 1 Gün Önce Ne Yapılmalı ?

Anit

New member
Denemeden Bir Gün Önce Ne Yapılmalı?

Bir akşam, sıcacık bir odada, bilgisayarımın başında siz forumdaşlarla bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hepimiz hayatın farklı anlarında, bir sınavın ya da önemli bir kararın arifesinde olmuşuzdur. O an geldiğinde ise hepimizin içinde bir huzursuzluk, bir tedirginlik belirir. Bu yazıda da, kendimizi o kritik anın öncesindeki o zorlayıcı duygusal karmaşada bulduğumuzda neler yapabileceğimizi, nasıl bir yol izleyebileceğimizi anlatan bir hikâye var. Çünkü bir gün öncesi, bazen bir ömür boyu hatırlanacak bir dönüm noktası olabilir.

Karakterler: Adam ve Kadın

Bu hikâyede iki ana karakterimiz var: Caner ve Ayşe. Caner, erkeklerin tipik özelliklerine sahip; çözüm odaklı, analitik ve stratejik bir yaklaşım benimsemiş. Ayşe ise kadınların daha fazla empatik ve ilişkisel bir bakış açısına sahip, duygusal zekâsı yüksek, insanları anlama konusunda bir doğaya sahip.

Bir gün, Caner'in çok önemli bir iş görüşmesi vardır. Yıllardır beklediği fırsat, sonunda önüne gelmiştir. O gün akşam saatleri Caner için bir dönüm noktası olacaktır. Ayşe ise bir hafta önceki bir olaydan dolayı, Caner’in görüşmeye çok odaklandığını ve biraz kaygılı olduğunu fark etmiştir. Ayşe, Caner’i tanır; onun bu durumdayken yalnız kalması gerektiğini ve rahatlamaya ihtiyacı olduğunu bilir.

Bir Gün Önce…

Caner, ertesi gün için hazırlanmak üzere akşamdan önce bir plan yapmıştı. Sınav öncesinde bir hazırlık gibi, görüşmesinin her aşamasını zihninde test etti, konuşma notlarını gözden geçirdi, eski sunumlarını inceledi. İçinde bir huzursuzluk vardı ama göz ardı etti. Çünkü erkeğin doğasında bu tür anlarda çözüm aramak vardır, ve Caner, durumu kontrol altında tutmaya çalışıyordu.

Ayşe ise o gece Caner’i tanıyordu. Onun hiçbir şey söylememesine rağmen, içinde bir tedirginlik olduğunu hissedebiliyordu. Ayşe’nin yaklaşımı daha farklıydı. Bir kadın için her şeyin duygusal bir yansıması vardır ve o an, Caner’in duygusal durumu, sadece bir başarıya yönelik değil, aynı zamanda bir hayal kırıklığına da dönüşebilir. Bu yüzden Ayşe, Caner’le o gece biraz zaman geçirmek ve ona rahatlama fırsatı sunmak istiyordu.

Caner, bilgisayarın başından kalkıp, odanın köşesine gidip derin bir nefes aldı. Ayşe odasına girdi ve gülümseyerek “Caner, hadi biraz dışarı çıkalım. Biraz gezmek iyi gelir.” dedi. Caner, önce bir saniye duraksadı ama sonra Ayşe’nin bakışlarında, ona güven duymanın getirdiği rahatlıkla, “Tamam, hadi gidelim.” dedi.

Tedirginlik ve İhtiyaç

Dışarıda, gece yürüyüşü yaparken Ayşe, Caner’in içindeki gerginliği daha iyi anlamaya başladı. Caner, başını eğmiş ve sessizdi. Ayşe, ona sarılmak istedi ama doğru zamanı bekledi. Kadınlar, bazen en doğru yaklaşımın, hiçbir şey söylemeden dinlemek olduğunu bilerek hareket ederler.

Bir süre sonra, Ayşe onunla konuşmaya başladı. “Caner, seni tanıdığımda hep çözüm odaklı bir insan olduğunu düşünürdüm. Ama her şeyin çözümü olmayan bir anı var, değil mi? O anı nasıl geçireceğiz, ona da bakmalıyız.”

Caner, gözlerini Ayşe’nin gözlerine dikerek “Biliyorum, ama sadece çözüm odaklı düşünmek bana bir rahatlama sağlıyor. Bu iş görüşmesi, hayatımın en önemli fırsatlarından biri ve başarılı olmak için her şeyin mükemmel gitmesini istiyorum.” dedi. Ayşe ise “Ama seni görüyorum ve sadece ‘mükemmel’ olmayı istemek yerine, ‘kendi olmanı’ istiyorum. Çünkü bu gün gelip geçecek, ama senin içindeki huzur, her zaman kalacak.” dedi.

O an Caner, ne kadar tedirgin olursa olsun, sadece çözüme odaklanmanın her zaman doğru bir yaklaşım olmadığını fark etti. Ayşe ona, başarının sadece dışsal bir sonuç değil, içsel bir denge olduğunu hatırlatıyordu.

Sonunda Birleşen Yollar

Ayşe, sabahları her zaman erken kalkar ve bir kahve içerken o günün tüm planlarını gözden geçirir. Ama Caner farklıydı. Ertesi günün hayalini kuruyor, büyük görüşmeye bir gün kala her şeyi mükemmelleştirmeye çalışıyordu. Fakat o sabah, Caner farklı bir bakış açısı kazanmıştı. Başarıyı düşünmek yerine, içsel huzuru düşünmeye karar verdi. Görüşmeye hazırlanırken Ayşe’nin sözleri kulaklarında çınlıyordu: “İçinde huzur olmayan bir başarı, başarı değildir.”

Caner, o gün iş görüşmesinde en iyi halini gösterdi. Ama başarı, her şeyin mükemmel gitmesiyle değil, kendi içindeki dengeyi bulabilmesiyle gelmişti. Ayşe’nin yaklaşımı, onu sadece stratejik değil, duygusal anlamda da güçlendirmişti. İleriye dönük bu başarı sadece iş hayatında değil, içsel dünyasında da bir zafer olacaktı.

Hikâyenin Arkasında Ne Var?

Hikâyemiz, bizlere sadece tedirginlik ve stresle başa çıkmanın yollarını değil, bu tür anlarda birbirimize nasıl yardımcı olabileceğimizi de gösteriyor. Erkekler bazen çözüm aramaya, kadınlar ise duygusal dengeyi sağlamaya odaklanır. Ancak, bazen her ikisinin birleşimi, doğru yolun bulunmasına yardımcı olur.

Forumdaşlar, sizce bu tür anlarda nasıl bir yaklaşım benimsemek gerekir? Duygusal zekâ ile strateji arasındaki dengeyi nasıl kurarız? Yorumlarınızı, tecrübelerinizi bizimle paylaşın, belki hepimiz bir şeyler öğrenebiliriz.