Nevi ne demek din ?

Pusula

New member
Nevi Ne Demek Din? Bir Köyün Hikâyesinden İnsanlığın Aynasına

Geçen hafta bir dost sohbetinde biri “Nevi ne demek din?” diye sordu. Herkesin aklında başka bir anlam belirdi. Kimi “çeşit” dedi, kimi “farklılık”, kimi de “yaratılış” anlamında düşündü. Ama ben o soruyu duyduğumda aklıma çocukluğumun köyü, Karaağaç geldi. Çünkü orada “nevi” kelimesi sadece dilde değil, insanların yaşamında, ilişkilerinde, inanç biçimlerinde de vardı. Belki size de anlatınca anlayacaksınız; “nevi” sadece bir kelime değil, insanın kendi içindeki çeşitliliğiyle yüzleşmesiymiş.

Bir Köy, Bir Nevi İnsanlık

Karaağaç, Anadolu’nun ortasında, küçük ama hikâyelerle dolu bir köydü. Her evin önünde aynı toprak, aynı su, aynı rüzgâr vardı ama her evin insanı bir başka “nevi”ydi.

Bir yanda sabahın erkeninde tarlasına giden İsmail Usta, diğer yanda köyün öğretmeni Zeynep Hanım. Birinin aklı stratejiyle, diğerinin kalbi empatiyle doluydu. Aralarındaki fark, aslında köyün zenginliğiydi.

İsmail Usta, köyde “çözüm adamı” olarak bilinir, bir sorun olduğunda herkes ona danışırdı. Yağmur yağmazsa, “Sulama kanallarını şu şekilde düzenleyelim” derdi; aralarında tartışma çıkarsa, “Bir araya gelelim, herkes fikrini söylesin” diye yönlendirirdi. Onun için “nevi”, insanın doğasında var olan çeşitliliği yönetebilme kabiliyetiydi.

Zeynep Hanım ise insanları dinler, duyguların yönünü anlamaya çalışırdı. Çocuklara “Herkes aynı düşünmek zorunda değil” der, farklılıkları birer renk gibi görürdü. “Nevi, insanın kendi rengidir” derdi hep.

Bir Gün, Köyün İmtihanı

Bir yaz günü, köyün üstündeki tepeye yapılacak yeni mescit yüzünden tartışma çıktı. Kimisi “yüksek yere yapılmalı, ses her yere ulaşsın” derken, kimisi “köyün merkezine yapalım, herkes kolayca ulaşsın” diyordu. Tartışma büyüdü; sözler keskinleşti, yüzler asıldı.

Köy meclisi toplandı. Başta muhtar, ardından İsmail Usta ve Zeynep Hanım söz aldı.

İsmail Usta elini sakince masaya koydu, gözlerini kalabalığa gezdirip konuştu:

“Biz farklıyız, evet. Ama bu farklılık düşmanlık değil, düzenin bir parçasıdır. Herkesin fikrini dinleyelim, sonra bir orta yol bulalım. Mescit, birliğin sembolü olacaksa, yeri de hepimizin gönlünde olsun.”

Kalabalık sustu. Ardından Zeynep Hanım söz aldı:

“Bence önce neden böyle bir tartışma yaşadığımızı konuşalım. Bu mesele sadece yerle ilgili değil. Belki de hepimiz görülmek, duyulmak istiyoruz. Nevi ne demek din diye sormuştuk ya, belki de her birimizin nevi farklı bir inanç şekli; biri dua ederken yükseğe bakmak ister, biri kalbine.”

İsmail Usta ile Zeynep Hanım, farklı yollarla aynı yere yürüyen iki insandı. Biri stratejiyle, diğeri kalple konuşuyordu.

Köyün Gençleri ve Eski Sesler

Tartışmayı duyan köyün gençleri de forum gibi bir toplantı düzenledi. Sosyal medyada gördükleri tartışmalara benzettiler bu olayı. “Bizim köyde de forum var artık” diye espri yaptılar. Gençlerden Emre, “Din dediğin dogma değil, yaşam biçimidir” dedi. Hemen ardından Ayşe, “Ama yaşam biçimi dediğimiz şey de toplumla şekilleniyor, bireysel değil tamamen” diye ekledi.

O gece köy meydanı, bir açık forum alanına dönüştü. Kadınlar yan yana oturup içtenlikle düşüncelerini paylaştılar:

“Biz çocuklarımız için bir ibadet yeri değil, huzur yeri istiyoruz.”

Erkekler ise çözüm önerileri getirdi:

“İki yerde mescit olmaz ama bir bahçe düzeni yapabiliriz, hem ibadet hem buluşma yeri olur.”

Empatiyle strateji birleştiğinde, köyün havası yumuşadı. Herkesin “nevi” fark edildi; kimseye üstünlük tanınmadı ama kimsenin sesi de bastırılmadı.

Yaşlı Dervişin Sözü

Köyün kenarında, yıllardır yalnız yaşayan bir derviş vardı: Hakkı Dede. Gençler onu ziyarete gittiler, yaşananları anlattılar. Dede gülümsedi ve şöyle dedi:

“Evlatlarım, ‘nevi’ insanın yaratılışının rengidir. Kimimiz ateşten, kimimiz sudan pay almışız. Kiminin dini kelimede, kimininki davranıştadır. Nevi’yi tanımak, karşındakini anlamakla başlar. Din de zaten o anlama yolculuğudur.”

Gençler o sözü defterlerine not etti. O günden sonra “Nevi ne demek din?” sorusu, köyde bir deyim gibi kullanılmaya başlandı. Birileri anlaşmazlığa düştüğünde, diğerleri gülümseyip derdi: “Nevi farkı işte.”

Birlik Bahçesi: Çözümün Doğuşu

Sonunda İsmail Usta’nın stratejik aklıyla Zeynep Hanım’ın empatik yaklaşımı birleşti. Köyün ortasında bir “birlik bahçesi” kuruldu. Ortasında küçük bir mescit, etrafında ağaçlar ve oturma yerleri vardı. Kadınlar çiçek dikti, erkekler taş taşıdı, çocuklar toprağı suladı.

Bu bahçe, köyün farklı “nevilerini” bir araya getirdi. Artık kimse dinini, düşüncesini veya yolunu ötekine karşı savunmuyordu. Çünkü herkes biliyordu ki, farklı olmak ayrılık değil, tamamlayıcılıktı.

Zeynep Hanım o bahçede otururken yanına gelen bir öğrenciye sordu:

“Peki sen, nevi ne demek din diye sorsalar ne dersin?”

Çocuk düşünmeden cevapladı:

“Bence nevi, Allah’ın insanlara verdiği çeşit çeşit kalplerin toplamı hocam.”

Zeynep Hanım gülümsedi. Çünkü köy artık anlamıştı: Din sadece inanç değil, bir arada yaşamanın bilgeliğiydi.

Forumun Son Sözü

Karaağaç köyünün hikâyesi forumda paylaşılınca herkes yorum yaptı. Kimisi kendi köyünden örnek verdi, kimisi “bizim ailede de aynı durum var” dedi. Ama en çok beğenilen yorum, İsmail Usta’nın cümlesi oldu:

“Nevi, farklılık değil, Allah’ın insanı zengin yaratma biçimidir.”

Bu cümle forumun mottosu haline geldi. Herkes anladı ki, din yalnızca ibadet biçimi değil; empatiyle stratejinin, kalple aklın, kadınla erkeğin ortak hikâyesiydi.

Ve belki de o günden sonra, “Nevi ne demek din?” sorusuna herkes kendi kalbinde bir cevap buldu.