Sude
New member
Çözünmeyen Lifler ve Kalplerin Kesiştiği Hikâye
Selam dostlar,
Bu sabah kahvemi yudumlarken eski bir anım aklıma geldi. Bazen bir kelime, bazen bir tat, bazen de bir sohbet, insanın içini yıllar öncesine götürür ya… İşte öyle bir andayım. Belki size biraz garip gelecek ama bu hikâye “çözünmeyen lifler”le başladı — evet, bildiğimiz o sindirimde çözülmeyen, bağırsaklarımızın dostu liflerle. Ama inanın bana, mesele sadece beslenme değil; mesele insanların, duyguların, ilişkilerin de çözünmeyen lifleri…
Bir Ofis, İki Farklı Dünya
Ayşe ve Mert, aynı şirkette çalışan iki farklı karakterdi. Mert; planlı, düzenli, adeta stratejinin vücut bulmuş haliydi. Ne zaman bir sorun çıksa hemen bir çözüm listesi hazırlar, Excel’de tablolara döker, “bunu şöyle yaparsak sonuç bu olur” derdi.
Ayşe ise bambaşkaydı. İnsanların gözlerine bakar, birinin moralinin bozuk olduğunu o sesten, o bakıştan anlardı. Onun için her sorun önce kalpte başlar, sonra zihinde çözülürdü.
Bir gün şirketteki sağlık seminerinde “Beslenmede Liflerin Önemi” konulu bir etkinlik düzenlendi. Sunumu yapan diyetisyen, “çözünmeyen lifler sindirim sisteminizin süpürgesidir” deyince, Mert hemen not aldı: “Bağırsak sağlığı = performans artışı.”
Ayşe ise aynı cümleyi başka bir yerden duydu: “Süpürge… Ruhun da bazen temizliğe ihtiyacı var.”
Bir Kahve Molasında Başlayan Diyalog
Mert, kahve molasında konuyu açtı:
— Ayşe, sen bu lif meselesini ciddiye alıyor musun? Bence çözünmeyen liflerin faydalarını optimize etmek için sabahları tam tahıllı yulaf eklemek şart.
Ayşe gülümsedi, fincanını yavaşça masaya bıraktı:
— Belki de Mert, hayatın kendisi çözünmeyen liflerle dolu. Bazı şeyler sindirilmiyor, bazı duygular da öyle… Onlar içimizde kalıyor ama bizi güçlendiriyor.
Mert bir an sustu. Bu tür laflar onu her zaman düşündürürdü. Onun için bir şey ya çözülür ya da çözülmezdi, arası yoktu. Ama Ayşe’nin o sıcak ses tonunda bir anlam vardı: belki çözülmeyen her şey zararlı değildir.
Liflerin Öğrettikleri
Zamanla Mert, Ayşe’nin önerisiyle kahvaltısına sebzeleri, kepeği, tam tahılları ekledi. Ama fark etti ki sadece bedeninde değil, düşüncelerinde de bir değişim başladı. Artık sabahları her şeyi planlamadan önce bir süre durup “nasıl hissediyorum?” diye sormaya başladı.
Ayşe ise ondan farklı bir şey öğrendi: duygularla yaşamak güzel ama bazen bir plan, bir yol haritası da ruhu dinlendiriyor.
İşte o günlerde ikisi de fark etti ki çözünmeyen lifler, tıpkı bazı duygular gibi, bedenden hemen atılmıyor. Onlar kalıyor, direniyor, sindirim sistemine güç katıyor. Tıpkı yaşanmışlıkların insana kattığı o görünmez dayanıklılık gibi.
Ofisteki Küçük Mucize
Bir sabah Mert, Ayşe’nin masasının üzerinde bir not buldu:
"İnsan bazen çözünmeyen şeylerle büyür, Mert. Lifler midede çözülmez ama bizi sağlıklı tutar. Duygular da öyle."
Altına da küçük bir çizim yapmıştı — bir kalp ve bir tam buğday başağı.
O günden sonra Mert, iş yerinde herkese lifli atıştırmalıklar hazırlamaya başladı. Ama bu sadece fiziksel bir iyilik hali değildi; sanki ofisteki insanlar da birbirine biraz daha dikkat etmeye, biraz daha anlamaya başlamıştı.
Bir Forumun Kalbi
İşte sevgili forumdaşlar, bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bazen “çözünmeyen lifler” sadece yediğimiz yiyeceklerde değil; kalbimizde, hatıralarımızda, insan ilişkilerimizde de var.
Birinin bir sözünü, bir gülüşünü, bir vedasını unutamayız. Onlar çözünmez. Ama o çözülmeyenler, bizi biz yapar.
Mert’in dediği gibi “her şey bir sistemdir” ama Ayşe’nin söylediği gibi “her sistemin bir kalbi vardır.”
Bilim ve duygu, akıl ve empati… İkisi birleşince hayatın dengesi kuruluyor.
Bir Düşün: Senin İçinde Hâlâ Çözülmeyen Ne Var?
Belki senin de içinde çözülmeyen bir duygu, unutamadığın bir kişi, affedemediğin bir an vardır.
Ama unutma, tıpkı çözünmeyen lifler gibi, o duygular da seni ayakta tutuyor. Sindirilmeyen, ama seni güçlü kılan şeylerdir onlar.
O yüzden kendine kızma, “niye hâlâ unutamıyorum” deme. Çünkü belki de unutmaman gerekiyor.
Bedenin gibi ruhun da bu liflere ihtiyaç duyuyor.
Söz Sırası Sizde Forumdaşlar
Siz hiç bir duygunun çözünmediğini hissettiniz mi?
Birinin bir sözü, bir anı, bir dokunuşu yıllar geçse de içinizde kaldı mı?
Ya da tıpkı çözünmeyen lifler gibi, sizi koruyan bir “direnç” haline geldi mi?
Yazın dostlar…
Çünkü bazen en güzel sindirim, kalemle başlar.
Ve belki de hepimizin içinde bir miktar “çözünmeyen lif” vardır; bizi insan yapan, bizi birbirimize bağlayan o görünmez bağlar…
Selam dostlar,
Bu sabah kahvemi yudumlarken eski bir anım aklıma geldi. Bazen bir kelime, bazen bir tat, bazen de bir sohbet, insanın içini yıllar öncesine götürür ya… İşte öyle bir andayım. Belki size biraz garip gelecek ama bu hikâye “çözünmeyen lifler”le başladı — evet, bildiğimiz o sindirimde çözülmeyen, bağırsaklarımızın dostu liflerle. Ama inanın bana, mesele sadece beslenme değil; mesele insanların, duyguların, ilişkilerin de çözünmeyen lifleri…
Bir Ofis, İki Farklı Dünya
Ayşe ve Mert, aynı şirkette çalışan iki farklı karakterdi. Mert; planlı, düzenli, adeta stratejinin vücut bulmuş haliydi. Ne zaman bir sorun çıksa hemen bir çözüm listesi hazırlar, Excel’de tablolara döker, “bunu şöyle yaparsak sonuç bu olur” derdi.
Ayşe ise bambaşkaydı. İnsanların gözlerine bakar, birinin moralinin bozuk olduğunu o sesten, o bakıştan anlardı. Onun için her sorun önce kalpte başlar, sonra zihinde çözülürdü.
Bir gün şirketteki sağlık seminerinde “Beslenmede Liflerin Önemi” konulu bir etkinlik düzenlendi. Sunumu yapan diyetisyen, “çözünmeyen lifler sindirim sisteminizin süpürgesidir” deyince, Mert hemen not aldı: “Bağırsak sağlığı = performans artışı.”
Ayşe ise aynı cümleyi başka bir yerden duydu: “Süpürge… Ruhun da bazen temizliğe ihtiyacı var.”
Bir Kahve Molasında Başlayan Diyalog
Mert, kahve molasında konuyu açtı:
— Ayşe, sen bu lif meselesini ciddiye alıyor musun? Bence çözünmeyen liflerin faydalarını optimize etmek için sabahları tam tahıllı yulaf eklemek şart.
Ayşe gülümsedi, fincanını yavaşça masaya bıraktı:
— Belki de Mert, hayatın kendisi çözünmeyen liflerle dolu. Bazı şeyler sindirilmiyor, bazı duygular da öyle… Onlar içimizde kalıyor ama bizi güçlendiriyor.
Mert bir an sustu. Bu tür laflar onu her zaman düşündürürdü. Onun için bir şey ya çözülür ya da çözülmezdi, arası yoktu. Ama Ayşe’nin o sıcak ses tonunda bir anlam vardı: belki çözülmeyen her şey zararlı değildir.
Liflerin Öğrettikleri
Zamanla Mert, Ayşe’nin önerisiyle kahvaltısına sebzeleri, kepeği, tam tahılları ekledi. Ama fark etti ki sadece bedeninde değil, düşüncelerinde de bir değişim başladı. Artık sabahları her şeyi planlamadan önce bir süre durup “nasıl hissediyorum?” diye sormaya başladı.
Ayşe ise ondan farklı bir şey öğrendi: duygularla yaşamak güzel ama bazen bir plan, bir yol haritası da ruhu dinlendiriyor.
İşte o günlerde ikisi de fark etti ki çözünmeyen lifler, tıpkı bazı duygular gibi, bedenden hemen atılmıyor. Onlar kalıyor, direniyor, sindirim sistemine güç katıyor. Tıpkı yaşanmışlıkların insana kattığı o görünmez dayanıklılık gibi.
Ofisteki Küçük Mucize
Bir sabah Mert, Ayşe’nin masasının üzerinde bir not buldu:
"İnsan bazen çözünmeyen şeylerle büyür, Mert. Lifler midede çözülmez ama bizi sağlıklı tutar. Duygular da öyle."
Altına da küçük bir çizim yapmıştı — bir kalp ve bir tam buğday başağı.
O günden sonra Mert, iş yerinde herkese lifli atıştırmalıklar hazırlamaya başladı. Ama bu sadece fiziksel bir iyilik hali değildi; sanki ofisteki insanlar da birbirine biraz daha dikkat etmeye, biraz daha anlamaya başlamıştı.
Bir Forumun Kalbi
İşte sevgili forumdaşlar, bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bazen “çözünmeyen lifler” sadece yediğimiz yiyeceklerde değil; kalbimizde, hatıralarımızda, insan ilişkilerimizde de var.
Birinin bir sözünü, bir gülüşünü, bir vedasını unutamayız. Onlar çözünmez. Ama o çözülmeyenler, bizi biz yapar.
Mert’in dediği gibi “her şey bir sistemdir” ama Ayşe’nin söylediği gibi “her sistemin bir kalbi vardır.”
Bilim ve duygu, akıl ve empati… İkisi birleşince hayatın dengesi kuruluyor.
Bir Düşün: Senin İçinde Hâlâ Çözülmeyen Ne Var?
Belki senin de içinde çözülmeyen bir duygu, unutamadığın bir kişi, affedemediğin bir an vardır.
Ama unutma, tıpkı çözünmeyen lifler gibi, o duygular da seni ayakta tutuyor. Sindirilmeyen, ama seni güçlü kılan şeylerdir onlar.
O yüzden kendine kızma, “niye hâlâ unutamıyorum” deme. Çünkü belki de unutmaman gerekiyor.
Bedenin gibi ruhun da bu liflere ihtiyaç duyuyor.
Söz Sırası Sizde Forumdaşlar
Siz hiç bir duygunun çözünmediğini hissettiniz mi?
Birinin bir sözü, bir anı, bir dokunuşu yıllar geçse de içinizde kaldı mı?
Ya da tıpkı çözünmeyen lifler gibi, sizi koruyan bir “direnç” haline geldi mi?
Yazın dostlar…
Çünkü bazen en güzel sindirim, kalemle başlar.
Ve belki de hepimizin içinde bir miktar “çözünmeyen lif” vardır; bizi insan yapan, bizi birbirimize bağlayan o görünmez bağlar…